Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta

Bir doğa tarihi müzesine gittiğimizde çeşitli bölgelerin öne çıkan kültürel ve doğal değerlerine yönelik eserler görürüz. Müzededirler ve de müzeliktirler! Çünkü muhtemelen çoğu ya kalmamıştır
ya çok nadirdir ya da gizli saklı olduğu için görmek mümkün değildir. Hani deriz ya az bulunur ve farklı manasında ‘tam müzelik’ diye. İşte Güney Amerika tam anlamıyla açık bir müze. Üstelik güzel bir müzeye girdiğimizde bizde oluşan o hayret duygusunu da hesaba katarak söylüyorum. İşte böyle az kalmış alanlardan biri Ibera Milli Parkı. Adı milli park olsa bile kendi aslında bir Amazon havzası deltası. Üstelik alanın hikâyesinin ardında sadece biyolojik çeşitlilik de yok. Konunun ucu angus sığırlarına ve şu bizim ünlü Arjantin bifteğine kadar dayanıyor.

YILDIZLAR YERYÜZÜNE İNMİŞ

Hatırı sayılır miktarda bölgeye gerek seyahat gerekse araştırma için gitmiş biri olarak Ibera’da yaşadığım deneyimi rahatlıkla listede üst sıralara koyabiliyorum. Gelelim nedenine… “Orada dur, buraya bak” derken alana ulaşmak geceye kaldı ve yol bayağı deltanın içinden geçiyor… Etrafta çok fazla aydınlatma da yok; yıldızları ve küçük sürprizimizi saymazsanız. Yol uzayınca ve bünyeye uyku tesir etmeye başlayınca, yolda ışıklar görmeye başladığımı sandım. Bir, iki derken dinlenmek için dışarı çıktığımda, uykusuzluk emaresi sandığım ışıkların etrafımı saran ateşböcekleri olduğunu anladım. Yıldızlar yeryüzüne inmiş, her tarafımda dans ediyordu adeta. Ama belki milyonlarcası! Bu görsel şölene Ibera’nın kurbağalarının başı çektiği gece orkestrası da katılınca fevkaladenin fevkinde bir ana şahit olma fırsatı yakaladım. Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta!

Biyolojik çeşitliliğin nasıl bir seviyede olduğunu o zaman yeniden idrak ettim. Canlı türlerini de kapsayan bu zenginlik, daha fazlasını görünceye kadar onunla sınırlıymış gibi gelir bize. Ama ne zaman Amazon gibi bir yere gitsek ‘Bugüne kadar bir şey görmemişim’ düşüncesi gelir konar aklımıza. Üstelik belgesellerde yıllar boyunca seyretsek bile… Bu kadar biyolojik çeşitlilik dedik, nelermiş bunlar, biraz detaya girelim…

Parkın gözdesine gelmeden önce timsahlardan söz etmek gerekiyor. Bizler gibi doğal alanlarda rahat rahat yürümeye alışmış coğrafyanın insanları için parkın hemen her yerinde karşınıza çıkabilecek timsahlar, kesinlikle dikkatinizi fazlasıyla çekecek. Çoğu zaman hareketsiz bir şekilde durduklarından özellikle fotoğraf çekme derdinde olanlar için ideal canlılar. Bununla birlikte park içinde yükseltilerek güvenli hale getirilmiş yürüyüş yolları dışına çıkmayı önermiyorum. Objektif dostu bir diğer simge canlı kapibaralar. Parkın her yerinde dolaşan bu canlılar çok fotojenik. Üstelik ailece bayram gezmesine çıkmış gibi, süslü halleriyle ortalıkta arzı endam ediyorlar.

Armadillo’yu unutmamak lazım. Zira belgesellerin en ilgi çekici canlılarından biri ve parkta görülebilecek en güzel türler arasında. Bir de maymunlar var. Ibera Deltası’nda ağırlıklı olarak bir tür maymun olsa da meraklıları için çevredeki ormanlarda farklı türler de görmek mümkün. Bunun dışında çok sayıda pampa geyiği gibi memeli canlı var.

Bitki meraklıları için, tek tek tür söylemenin tamamen anlamsız olduğu Amazon Havzası tek kelimeyle biricik. Ağaçların üzerinde yaşayan orkide türleri de son derece ilgi çekici. Kuşlara baktığımızda yalıçapkınları, elbette ‘kolibri’ler diğer adlarıyla sinekkuşları ve tyrant’lar (Alectrurus risora) özel bir yere sahip. Güney Amerika’nın devekuşları olan rhea’lar da alanda görülebilecek özel türler arasında. Tüm bunların yanında biyolojik çeşitlilik söz konusuysa piramidin en üstündeki yırtıcıların ve elbette büyük kedilerin yeri bir başka oluyor. Neden mi söz ediyorum? Elbette jaguarlardan!

KRAL KÖYÜNE GERİ DÖNDÜ

Alanın hikâyesinin başrollerinden biri jaguar. Üstelik sadece çekici ve esrarengiz bir canlı olduğundan değil. Zira alan neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Angus sığırları da ana aktörler arasında. Arjantin özellikle sığır yetiştiriciliğinde dört mevsim yeşil ot bulunabilen, küresel ölçekte önemli bir ülke. Bunda Amazon Havzası’nın etkisi var. Ülkemize kadar ulaşan angus sığırları ve yine son derece meşhur Arjantin bifteği hepimizin malumu. Bununla birlikte yüksek sayıda sığır yetiştirmek için çok miktarda ormandan arınmış çayırınız olması gerekiyor. Bu da neredeyse tamamen Amazon ormanlarıyla kaplı Orta ve Kuzey Arjantin’in ormansızlaşması ve özel mülkiyete geçmesi sürecini doğuruyor.

Ormanlarla birlikte orman içi deltalar gibi sulak alanlar da tarım ve meralara dönüyor. Ülkemizde de gördüğümüz, aşina olduğumuz bir durum. İşte Arjantin’de bu durumu jaguar değiştiriyor. Zira bu efsanevi canlı yukarıda değindiğim olumsuz süreç neticesinde bir dönem bölgede yok oluyor. Sonrasında yürütülen çok sayıda koruma projesi kapsamında, önce alanın özel mülklerden alınması, yeniden restore edilmesi ve jaguarın alana yeniden yerleştirilmesiyle kral köyüne geri dönüyor.

YENİDEN VAR EDİYOR

Bu arada sözünü ettiğim alanlar 3-5 beş hektar değil. Günümüzde korunan alan 150 bin hektar, toplam doğal alan da 758 bin hektar civarında. 2007’de başlayan yeniden yabanlaştırma (rewild) programı kapsamında jaguarın yanında, büyük karınca yiyen (Myrmecophaga tridactyla), büyük susamuru (Pteronura brasiliensis) ve yine bir kedi türü olan ocelot (Leopardus pardalis) eski yaşam alanlarına geri döndürülüyor. Çok sayıda kuş ve başka canlı da süreç içinde geri geliyor. Dolayısıyla ikonik bir canlı olan jaguar kendiyle birlikte birçok türü ve elbette eşsiz Ibera Deltası’nı yeniden var ediyor. Günümüzde hâlâ vakıf ve derneklerin koruma ve yeniden yabanlaştırma çalışmaları devam ediyor.

Biyolojik çeşitliliğin yanında kültürel zenginlik milli parkın çevresindeki köylere gittiğinizde çok daha görünür hale geliyor. Hepinizin merak ettiği Amazon’un henüz günümüz dünyasıyla karşılaşmamış yerli (indigenous) kabilelerini alanda görme şansımız yok ama köylerde yerel halkla vakit geçirmeyi seviyorsanız onların izini görmeniz mümkün. Zira Arjantin genelinde Andlı insan grupları ve Amazonlular hemen fark ediliyor. Tavsiyem odur ki mutlaka yerel halkın arasına karışın ve köylerde daha uzun vakit geçirin.

Ibera bölgesi neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Bugün hâlâ yeniden yabanlaştırma ve koruma çalışmaları devam ediyor. Jaguarlar ve angus sığırları ana aktörler.

PİZZA HAMURU BİLE BİFTEKTEN

Arjantin genel olarak etiyle çok meşhur olan bir ülke ama özellikle Ibera’da ‘asado’ denen barbekü çok popüler. Bununla birlikte And ve Amazonlara özgü yüzlerce farklı yemek türü var. Denemek için bir ömür gerekiyor. Bölgede et öyle ünlü ki Ibera’da pizza söyleyip bu nasıl bir hamurmuş diye şöyle bir baktığımda, hamur yerine ince biftek kullandıklarına bile şahit oldum. İspanyolca menülere dikkat edin!

Ibera Milli Parkı’na karayoluyla ulaşmak elbette mümkün. Uçakla seyahat etmeyi tercih edecek olanlarsa yakındaki Corientes ve Iguazu havaalanlarını kullanabilirler. 

Objektif dostu kapibaralar.

‘Rhea’ isimli devekuşları.

Pampa geyiği