Çocukla Seyahat’in bu ay bir yurtiçi ve bir yurtdışı olmak üzere iki ayrı rotası var; Bodrum ve Karadağ, Budva. Yaklaşık 2 ay önce temelli olarak Bodrum’a taşındık. Henüz hem kalabalık hem de sıcaklar başlamadan Lorin’le yarımadayı keşfe çıktık. Karadağ, Budva rotasıysa vizesiz, 12 bin liranın altında bütçesiyle, deniz, kum, güneş tatili vaat eden bir seçenekti. Pronto Tour’un davetiyle 3 gece 4 gün Budva’yı gezdik. Burada pasaport ve çocukla yurtdışı çıkışına bir parantez açmak istiyorum. Eğer çocuğunuz küçükse ve MEB’e bağlı herhangi bir kreşe gidiyorsa sadece defter bedeli ödeyerek 5 yıllık pasaport çıkarabilirsiniz. Karadağ, çocuğun yanında diğer ebeveyni olmadan ülkeye girişine izin veriyor. Ülkelerin farklı uygulamaları var. Bazıları diğer eşten muvafakatname istiyor; anne-çocuk; baba-çocuk çıkılacak seyahatler öncesinde gideceğiniz ülkenin konsolosluğundan bilgi alın.
Anne-kız oyuncak alışverişinde…
Dönelim Budva gezimize… İstanbul’dan Podgoritsa’ya yaklaşık 1 saat 20 dakika uçuyorsunuz ve buradan yine yaklaşık 1 saat 15 dakika daha otobüs yolculuğuyla Budva’ya varıyorsunuz. Öyle müthiş bir doğası var ki yol boyu izleyeceğiniz köylere ve manzaraya doyum olmuyor. Süre olarak İstanbul’dan Ege’ye gitmekten bir farkı yok. Ama tatil bütçesi olarak bu yıl Ege sahilleriyle kıyaslayınca hayli uygun. Gidiş-dönüş uçak bileti, 4 yıldızlı otelde konaklama ve şehir turu ödediğiniz fiyata dahil.
TARİHİ SURLAR PLAJA AÇILIYOR
Pronto Tour’un her güne farklı bir gezisi var. Karadağ’ın bir diğer ünlü şehri Kotor’a, Tivat, Perast ve Balkanlar’ın en büyüğü olan İşkodra Gölü’ne giden ekstra turlara katılabilirsiniz. Ben Lorin’le çok yorulmak istemediğimden sadece Budva’yı görmeyi tercih ettim. 3 gece 4 gün şehri gezmek için yeterli, biraz daha denizin tadını çıkarayım ya da yakın diğer şehirleri görelim diyorsanız haftalık turları da seçebilirsiniz.
Budva’da eski şehrinin olduğu bölgenin adı Stari Grad. Sokaklarında dolanırken birden bir surun içinden geçip kendinizi plajda buluveriyorsunuz. Mayonuzu içinize giymenizi ya da
yanınızda taşımanızı tavsiye ederim. Stari Grad’ı gezmek, tarihi kale ve kiliselerini dolanmak da dahil maksimum yarım gününüzü alır. Labirenti andıran daracık ve kıvrımlı sokakları, hediyelik eşya dükkânları, kafeleri ve restoranlarıyla şehrin en popüler, en turistik yeri.
İşte bedava dondurma hazinesinin bileti.
Lorin puseti olmadan 13 bin adım attığı gün yorgunluktan isyan edip yere oturmuştu. Son bir heves kaleyi de gezebilmek için kalede hazine oyunu uydurdum. “İçeride bir hazine varmış, bu bir yarışma, eğer bulursak ödül olarak tüm dondurmalar ücretsiz olacakmış” dedim. Enerjisinin yeniden nasıl yerine geldiğini anlatamam. Kale içinde koşturup durdu, ben de içeri girerken aldığımız bilet-kartı kütüphaneye sakladım. Buldu ve kartı kapıp “Dondurmaa” diyerek güvenliklere koştu. Sonuç olarak siz benim yaptığım hatayı yapmayın ve bebek arabanızı muhakkak yanınıza alın.
Eski şehrin meydanında yaz boyu akşamları çeşitli festivaller düzenleniyor, gitmeden internetten kontrol edin. Şehrin geri kalanı da Adriyatik’e bakan Mogren ve Slovenska olarak ikiye ayrılan uzun sahil şeridinden oluşuyor. Burada kafeler, restoranlar ve çocuklar için oyun alanları var. Geceleri denize girenler, dans eden gençler, koşturan çocuklarla her daim hareketli. Ancak tüm şehirde pazar günü birkaç restoran ve büfe hariç her yer kapalı. İhtiyaç ve alışverişinizi aman pazar gününe bırakmayın, sonra bizim gibi AVM’nin kapısında kalakalırsınız.
Şehrin turist ağırlığını diğer Slav halkları oluşturuyor. Karadağ’da da Sırpça ve Hırvatça karışımı bir dil konuşuluyor. Bağımsızlıklarını 2006’da ilan ettikleri için henüz geliştikleri söylenemez fakat temiz ve güvenli bir şehir. Halk ve çalışanlarsa son derece gergin!
Yabancı diliniz yoksa hiç dert etmeyin çünkü onların da yok. 5 dakika sandviçteki tavuğu çıkarıp sadece kaşar peynirli hale getirmelerini istediğimi anlatmaya çalıştıysam da sonuçta peynirsiz ve tavuklu bir sandviçle baş başa kaldım. Zaten eğer et yiyor ve seviyorsanız bu yolculukta bize katılan benim ekip, Lorin’in yol arkadaşı Gülay Barbaros Altan’ın tavsiyesiyle gittiğiniz her yerde balık ve deniz ürünlerini tercih edebilirsiniz. Denizin kıyısında yaşayıp bunu da mutfaklarında değerlendirmeyi iyi biliyorlar. Yediği her deniz mahsulünden son derece memnun kaldı Gülay. Ayrıca mutsuz olmamak için euro’yu liraya çevirmeyi bırakmak gerekiyor. Euro üzerinden kendinize günlük bir bütçe ayırmak mantıklı.
4 yaşındaki minik gezginimiz Lorin otelin taşlık plajında oyunlar oynadı.
DENİZ SICAK, DAĞLAR KAPKARA
Turunuzu yarım pansiyon seçerseniz size bir öğlen yemeği kalıyor, o da kişi başı 7-10 euro arası güzel bir yemekle taçlanıyor. Diğer Avrupa ülkelerine göre çok ucuz değil, ancak kaliteli yemek mümkün.
Şehirde Türk turist sayısı da oldukça fazla. Lorin geçen seneki Mısır seyahatinden sonra burada da Türkçe konuştuğunu duyduğu insanların yanına “Ben Türkçeyim” diye bağırarak koşmayı ihmal etmedi. Ve tüm yabancı dilleri İngilizce zannetmeye devam etti.
Deniz sıcaklığı çocuklar için ideal. Çoğu sahil çakıl ve kum karışık. Dağlar gerçekten kara ve dumanlı. Doğası müthiş. Dağların arasında denize girmek oldukça keyifli. Su sporları yaygın. Çokça parasailing var ve kara dağların ardından yamaç paraşütü de yapılıyor.
Biz bir gün otelimizin önünden kalkan tekneye binerek 5 dakika uzaklıktaki Sveti Nikola Adası’na (Hawaii Adası) yüzmeye gittik. Anakaraya ufak bir toprak parçasıyla bağlı olan Sveti Stefan Yarımadası’nı ise ancak tekneyle dışarıdan görebildik. Aslında şehrin tarih açısından en önemli yerlerinden biri burası. Bir dönem 12 ailenin yaşadığı kasabada Sırbistan Kraliçesi’nin yazlık evi de varmış. Şimdilerde ünlü bir otel zincirinin derece lüks bir tatil köyü. Ancak üzülmeyin, Hawaii olarak adlandırdıkları Sveti Nikola da güzel bir gün geçirmek için gayet sevimli bir ada. Bir restoran ve 3-4 tane barı olan adada deniz çok güzel ancak suyun içi taşlık ve yosun sebebiyle kaygan, yanınıza deniz ayakkabınızı almayı unutmayın. Tekneyle adaya gidip dönmek 5 euro, çocuktan da para alıyorlar. Adada şezlong ve şemsiye 15 euro. Ancak havlunuzu serip yayılmak ücretsiz. Oldukça keyifli bir gündü, adaya geçin derim.
KADIN ŞOFÖRLÜ TAKSİ SEÇİN
Bir taksi sorunu var bu şehirde. İstanbul gibi değil, hemen taksi bulabiliyorsunuz ama özel taksiler otellerin yakınında fazlaca oluyor, bilmeden biniyorsunuz ve yaklaşık üç katı bir fiyat ödüyorsunuz. Üzerinde ‘Palmi’ yazan taksiler temiz ve normal tarife, üstelik şoförlerin çoğu kadın ve yolculuk sonunda taksimetreden fiş çıkıyor, ödeyeceğiniz fiyat belli. Kısa yola da isyan etmiyorlar. Bir not da içinde 500 GB yüklü olan turist internet paketlerine düşmek isterim. 10 euro verip, bir hat alıp
500 GB internetle tatilinizin tadını daha da rahat rahat çıkarabilirsiniz.
GEZİ NOTLARI
– Stari Grad’daki tüm kiliseler akşam açık olduğundan gündüz yerine akşam serinliğinde gezmek iyi bir seçenek olabilir.
– Tarihi yapıları gezmeyi seviyorsanız, şehir merkezinden biraz uzaklaşmayı göze alarak Podostrog, Duljevo, Praskavica, Rustovo ve Stanjevici manastırlarını görebilirler.
– Mogren Plajı’na giden yolda karşınıza çıkacak Dans Eden Kız Heykeli ile Antik Roma mezarları şehrin yakın ve uzak tarihinin görgü tanıklarından.
HAZIR TRAFİK SIKIŞMAMIŞKEN…
Budva tatilimizin ardından yeniden Bodrum’dayız. Hazır trafik sıkışmamış, sıcaklık 26-28 arası değişiyorken dilediğimiz koya gidebiliyoruz. Bizim gözde beldemiz Torba. Konaklamıyorsanız bile şahane otellerdeki restoran ve plajlara dışarıdan girebiliyorsunuz. Fiyat olarak daha makul olan belediyenin Torba Cafe’sine gidebilirsiniz, ama gün boyu şezlong savaşları var. Bir diğer seçeneğinizse sahil boyu sıralanmış balık restoranlarının iskeleleri. Burada da favorimiz Mercan Restoran. Özlem Hanım’ı bulun, gerisini ona bırakın. Hem fiyatları makul hem de güzel bir servisi var. Akşamüstü Torba’nın bütün çocukları hatta Bodrum’un diğer bölgelerinden birçok çocuk Babun Çocuk Kitapçısı’nda buluşuyor. İçinde her çeşit çocuk kitabı, önünde tatlı bir parkı var. Hafta sonları farklı atölyelere ev sahipliği yapıyor. Kafesinde ağaçların altında dinlenmek iyi bir seçenek.
Çocukların doyasıya eğlenmesi için Bodrum’daki en iyi adreslerden biri yine Torba’daki Vogue Supreme Hotel’in içindeki Candyland. Devasa aquapark’ı, dalga havuzları, Bodrum’a girişte herkesin dikkatini çeken dönmedolabın da olduğu lunaparkı ve mini diskosuyla Candyland çocuklar için adeta bir cennet. Hem otel misafirlerine hem de dışarıdan ziyaretçilere açık. Öncesinde rezervasyon gerekli.
Torba’da konaklayacaksanız veiyi bir yemek, güzel bir plaj istiyorsanız en iyi alternatif Susona Bodrum, LXR Hotels &Resorts. Çocuklu aileler için Family Beach adında ayrı bir plaj var ve otelin ısıtmalı havuzlarından biri olan infinity pool’u kullanabiliyorsunuz. Oteldeki herkes çocuklarla çok ilgili. Lorin biz gider gitmez havuza girdi ve neredeyse tüm gün çıkmadı. Cankurtaran olarak çalışan bir ablası hemen suya girerek Lorin’le ilgilendi hatta yüzmeyi öğretti. Bana da lokal ve gurme lezzetlerini harmanlayan imza restoranı Malva’da, executive şef Necmi Ağaç’ın mikrolokal lezzet anlayışıyla hazırladığı yemekleri tatmak için fırsat doğdu. Diğer restoranlarında da vegan ve organik seçenekler var. Deniz ve havuzdan yorulan Lorin uykuya daldığında Frankie Beach Club’da DJ müzik eşliğinde eğlenceli birkaç saat geçirdim, ne yalan söyleyeyim çocukla tatilde kendinize de vakit ayırmak işin bonusu oluyor. Susona’nın Frankie Beach’ine ve bünyesindeki restoranlara rezervasyonla günübirlik girmek mümkün.
Bodrum’da bu yaz da otellerin içinde sanat galerileri açılıyor. Hem çocuk hemsizin için iyi bir aktivite. Susona’daki Frank Art Studio bunlardan biri. Fransa merkezli dünyaca ünlü sanat galerisi Perrotin Gallery, yaz boyu Bodrum Loft’ta sanatseverlerle buluşuyor. METT Hotel’deki Nine Cloud sergisi, Anna Laudel Bodrum’daki Daniele Sigalot’nun ‘Around the WORD’ isimli kişisel sergisi de görebileceğiniz diğer sanat eserlerinden sadece birkaçı.
CENNET VE KARAİNCİR
Bodrum’da nerede konakladığınız çok önemli değil, aracınızla ya da dolmuşlarla her koya rahatlıkla gidebilirsiniz. Bizim favori koyumuz Cennet. Deniz kıyısı yumuşacık kum. Çocuklar için ideal sığlıkta, biraz açılırsanız koyun adını nereden aldığını anlıyorsunuz. 5-6 metre dibi görmek ve dağların arasında yüzmek insanı gerçekten cennette hissettiriyor. Küçük bir işletme var. Şezlong 100 lira. Tost 40, limonata 30 lira. Otopark ücretsiz. Dilerseniz kendi sandalyelerinizle de gidip ücret ödemeden denize girebilirsiniz.
Çocukla gidilebilecek bir diğer deniz seçeneğiyse Akyarlar’daki Karaincir Plajı. Ne yazık ki burada halk plajı adına pek yer kalmamış. Uygun fiyatlı beach’ler gibi pahalı olanlar da var, seçim sizin. Pırıl pırıl bir suyu ve altın sarısı kumu var. Ancak denizin suyu soğuk. Bodrum’da Mavi Bayraklı 67 plaj var, dolayısıyla denizi gördüğünüz anda üstünüzü çıkarabilirsiniz ancak yine de en iyisine gideceğiz gibi bir iddianız varsa Mazı Köyü’ndeki Hurma Sahili’ni es geçmeyin. Ağaçlarla dolu bu köyü bitirdiğinizde karşınıza masmavi bir deniz çıkıyor. Ufak birkaç pansiyon var. Tam kafa dinlemelik. Su sıcak ancak denizi taşlık. Son olarak önereceğim deniz elbette İçmeler. Kumbahçe’deki İçmeler’in suyu o kadar soğuk olmasına rağmen içinden çıkmak istemiyorsunuz. Aspat Koyu’nu da tavsiye edecektim ancak biz gittiğimizde bir otel koyun etrafını çevirmişti. İçeri giriş için kişi başı 1.000 lira istiyorlardı. Üzgünüm, Bodrum’un en güzel koylarından Aspat artık halka kapalı.
Deniz sonrası sahil yürüyüşlerinde Bodrum’un her beldesinde mutlaka bir çocuk parkı bulursunuz. Bodrum Kalesi’ni hazine oyunu yöntemiyle gezmek de eğlenceli olacaktır.